Elli Yıl Evvelki İstanbul Hayatı

1
“PEÇE

1 Peçe.jpg
– Bey babama bir türlü peçe beğendiremiyoruz. Yüzümüz görünüyormuş, inceymiş, erkekler çok bakıyorlarmış… Çarşaflarımız da bol olmalıymış!
– İşte bu da ince, kalın olunca da yürüyeceğim yeri göremiyorum. Çift kat kullanacağım. İcabında ikisini de indiririm değil mi?
– Kalın peçe ile de etraf zindan oluyor. Yaşmak, ferace devrinde bu kadar sıkılık yokmuş canım!..”
Hafta dergisi, “Elli Yıl Evvelki İstanbul Hayatı”, 1951.

2
“ESKİ RAMAZAN GECELERİ

2 Eski Ramazan Geceleri.jpg
“Eski Ramazan gecelerinde Şehzade cazip ve eğlencesi bol bir yer halini alırdı. Bütün tiyatrolar, meddah, karagöz, cambaz ve daha bir takım eğlenceler caddenin iki tarafını kaplardı. Geceleri hanımlar için bu caddeye çıkmak menedilmişti. Şaşırıp yan sokaktan şöyle caddeye çıkanlar, yahut da cesaret gösterecek biraz etrafı görmek için yürüyenler bir âleme çıkmış gibi olurlardı..
– Ah ne güzel, kalabalık… O yananlar lüküs lâmbası mıdır?
– Fazla ileri gitmiyelim, biliyorsunuz ki evden buraya kadar müsaade aldık!..
– Yalnız o değil, şimdi bir münasebetsiz lâf atar!
– Keşke yanımıza Ahmet Ağayı alsaydık, feneri yaktırır, biraz yürürdük!”
Hafta dergisi, “Elli Yıl Evvelki İstanbul Hayatı”, 1951.

3
“TEBRİK MERASİMİ

3 Tebrik Merasimi.jpg
“Eski aileler, büyükler bayram ve kandil tebriklerine fevkalade itina ettikleri gibi bir rütbe alıp terfi ettikleri veyahut Padişahtan bir nişan aldıkları zaman da aynı itinayı gösterirlerdi. Daima ailenin en büyüğü başa geçer, hanımını yanına alır, sıra ile ve evin küçüğünden başlamak üzere mahdumlar, kerimeler, damatlar, gelinler ve daha sırada kimler varsa, hepsi tebrike ve el öpmeğe başlardı. İlk defa hanımefendinin zevcini tebrik ederek el öptüğü görülürdü.
– Tebrik ederim Paşa babacığım!
– Berhüdar ol evladım. Cenabı Hak emsali kesiresiyle müşerref eylesin, akıbetin hayrolsun!”
Hafta dergisi, “Elli Yıl Evvelki İstanbul Hayatı”, 1951.

4
“PERDE

4 Perde.jpg
“Eski İdarei Mahsusa ve Şirketi Hayriye vapurlarının umumî kamara ve güvertelerinde hanımlarla beylerin yerlerini ayırmak için ara yere perde konulmuştu. Bu perde rüzgârdan veyahut bir satıcı geçince açılır, beyler tarafında mutlaka bir kımıldama olurdu. Genç erkeklerin başları, gözleri hanımlar tarafına çevrilir, ipek çarşaflı vücutlar, peçeli yüzler dikkatle süzülürdü. Açık peçeler örtülür, genç hanımlarda beyler tarafına göz kaymaları olurdu!
– Evden her vakit tenbih edip, perdenin yanına oturmayın diyorlar ama yer bulamayınca ayakta mı kalalım?
– Erkekler de yiyecek gibi bakıyorlar canım?
– Geçen gün münasebetsizin biri perdenin yanında oturan bir hanıma iğne batırmış…”
Hafta dergisi, “Elli Yıl Evvelki İstanbul Hayatı”, 1951.

5
“YAZ GECELERİNDE BAHÇELERDE MEDDAH

5 Yaz Gecelerinde Meddah.jpg
– Bugün Aşkî efendinin bütün nüktedanlığı üstünde. Ne güzel cinaslar, taklitler yapıyor değil mi! Hele kaynanana taklitleri!
– Evet ama istediğim gibi gülemiyorum kardeş. Komşular farkeder de kocakarıya yetiştirirler diye korkuyorum.
– Benim umurumda bile değil. Nasıl olsa oğlunu avucumun içine aldım.
Meddah – Şimdi gelelim gelin hanımın hikayesine…
Genç hanımlar – A… eyvah şimdi de bizimle alaya başlıyor!”
Hafta dergisi, “Elli Yıl Evvelki İstanbul Hayatı”, 1951.

6
“MISIR KAZANLARININ BAŞINDA

6 Mısır Kazanlarının Başında.jpg
“Sıra sıra mısır kazanları, kehribar gibi sütlü mısırlar… Kazanların başında harem, selamlık olmuş. Yani erkekler, kadınlar ayrı ayrı… Bir tarafta piyasa edilir, beri yanda ağaçların altında denize karşı mısır yenir… Biraz ileride tozu dumana katarak Hisara giden arabalar, denizden Köksüya geçen kayıklar sandallar, istanbulun mesire yerlerinden işte birisi!
– Mübarek, lezzetine doyulmuyor.
– Fakat hiç şakası yoktur; üstüne su içmeğe gelmez!
– Zaten yemek üstüne yenirse şifalı olurmuş.
– Haydi şimdi kayığa atlıyalım, doğru Göksu!
Biraz çabuk olalım, ezandan evvel yalıya dönmeliyiz!…”
Hafta dergisi, “Elli Yıl Evvelki İstanbul Hayatı”, 1951.

7
“GÖRÜCÜLERİN BIRAKTIĞI FOTOĞRAF

7 Görücülerin Bıraktığı Fotoğraf .jpg
– Amcam bütün ailesini eskiden tanıdığı için ısrar ediyormuş. Babıâli tercüme kaleminde üç yüz kuruş maaşlıymış!..
– Kısmet kardeş! Duruşu da kibar, bakışları canlı!
– Fesini iki kaşının arasına fazla indirmiş, sağa sola yatık değil.
– Şimdi karar benimmiş sözde!.. Halbuki annem Erkânıharp yüzbaşısını durmadan methediyor… o olursa mesut olurmuşum. Büyük babası Paşa imiş. Konakları varmış.”
Hafta dergisi, “Elli Yıl Evvelki İstanbul Hayatı”, 1951.

8
“BOĞAZ KIYILARINDA

8 Boğaz Kıyılarında.jpg
– Evden bir saat için izin aldık, katiyen fazla ileriye gidemeyiz… Darılırlar, bir daha da izin vermezler…
– Şuracığa canım, Mısırlıların yalısının önüne kadar…
– Olamaz! Bey babam kürek çektiğimize bile razı değil… onlar bugün Alemdağına gittiler de biz öyle bir saat izin koparabildik.
– Ne işkence Yarabbi? Halbuki dayım bu kadar sıkıya tarafta değil. Hanımlar biraz serbest olmalı, diyor… Avrupada erkekle kadının bir arada denize girdiklerini söylüyor!..
– Sus hemşire içime fenalık geliyor. Nasıl olur o?
– Pekâlâ oluyormuş! Erkek, kadın deniz hamamlarında beraber denize girip kumların üstünde de şemsiye açıp yatarlarmış! Bakan olmazmış!”
Hafta dergisi, “Elli Yıl Evvelki İstanbul Hayatı”, 1951.

9
“ESKİ BÜYÜKLERDE DAHA HAMİYET

9-eski-buyuklerde-daha-hamiyet
Eski büyüklerin varlıklı olanları mahallesindeki muhtaçlara her vakit muavenet ederler, bayram ve ramazanda onlara mahrumiyet tattırmazlardı.
– Mercan, şu pusula ile parayı al, Kâhya beye götür, yazdığım gibi yapsın. Mutacinden kimse yardımsız kalmasın. Ayrıca on beş çocuğun bayramlıkları yapılsın. O iki yetim kızın düğünlerini de yapacağız… Ne kadar masraf lâzımsa hesap etsin, bana bildirsin.”
Hafta dergisi, “Elli Yıl Evvelki İstanbul Hayatı”, 1951.

Leave a comment